İnsan nasıl yaşlanıyor? Beden diriliğini yitirdikçe zihne, fikirlere, düşlere, refleks haline gelen davranışlara neler oluyor? İnsanın zamanda hareket eden bir çizgi değil, yerinde duran bir nokta olduğunu söylüyor Lucy. Peki zaman bizi çevreliyorsa, varlığımız en başından beri mi demode oluyor? Ya da daha insan merkezli bir açıdan bakınca, Beşir Fuad’ın sözüyle, “hakikat şahsa, hata zamana (mı) ait”? Cevaplama niyeti olmadan sorulduğu müddetçe her soru düzyazıyı sanki biraz daha düşünceli kılıyormuş gibi tembel bir anlayışla dizmiyorum ardı arkasına bu soruları. Kendi gerçekliğine eğilmekle dış gerçekliği anlamlandırabilme arasında ikircikli bir denklem var ve bu sorular biraz da oradan kaynaklanıyor. Yani kendini anlamak için dışarıya bakmak, dışarıyı anlamak için kendine bakmak gerekiyor sanki. Ve bunlar arasında hassas bir denge söz konusu, bir taraftan diğerinde kendini kaybetmemek için. I’m Thinking of Ending Things , düşler, düşünceler, gerçekliği muamma olgular ve kendi içerisi